Kaybederken kazananlar: Carl ‘Luz’ Long ve Dorando Pietri!
Carl “Luz” Long, 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları öncesinde Naziler’in propaganda amaçlı kullandığı isimlerden biriydi.
23 yaşındaki genç adam, atletik görüntüsü ve sarı saçlarıyla, Hitler ve şürekasının ideal sporcu anlayışının gerçek temsilcisiydi. Ne var ki Long’un bu bıyıklı adam ve arkadaşlarıyla aynı idealleri paylaşmadığı da biliniyordu.
Long’un Naziler tarafından yüceltilmesinde rakibinin de payı vardı. Dünyanın en hızlı adamı olarak adlandırılan ABD’li Jesse Owens, Berlin’e büyük bir havayla gelmiş ve uzun atlama elemelerine kadar 100 metrede Olimpiyat Şampiyonu olmuştu. Owens’ın Afrika kökenli oluşu, Long’un üzerindeki baskıyı bir kat daha artırıyordu.
BİRLİKTE ŞEREF TURU
Uzun atlama elemeleri ile 200 metre seçmeleri aynı saatlerde yapılıyordu. Owens’ın kafası karışıktı. Aslında çok da rahat geçebileceği bir baraj derecesini aşması gerekiyordu. Ne var ki ilk iki hakkında da faul yaptı Owens. Hitler rejimine yağ yapmak isteyen hakemlerin işgüzarlığı mı yoksa Amerikalı’nın kafasının karışıklığı mı bilinmez ama tek bir hakkı kalmıştı Owens’ın.
Rivayete göre bu sırada Long, Owens’ın yanına geldi. Alman sporcu, rakibine sıçrama tahtasının gerisinden atlaması önerisinde bulundu. Hatta kendi havlusunu ideal olarak gördüğü bir noktaya koyarak Owens’a yardımcı oldu. Amerikalı sporcu bu kez tartışmasız bir atlayışla finale adını yazdırdı.
SAVAŞ KURBANI OLDU
Final günü atlayışlar geldikçe Protokol Tribünü’nde endişeli bir bekleyiş vardı. Owens, 8.06 metrelik atlayışıyla Long’un 19 santimetre önünde altın madalyayı kazandı. Hitler, Goebbels ve Hess çoktan stadı terk etmişlerdi bile. Onlara inat Long ve Owens birlikte şeref turu attılar Berlin Olimpiyat Stadı’nda.
2. Dünya Savaşı çıkana kadar ikili birbirleriyle mektuplaştı. Savaş çıktıktan sonra orduya yazıldı Long. 1943’te daha 30 yaşındaydı Sicilya’da vurulduğunda. İngilizler, onu bulup hastaneye kaldırdılar. Kim olduğunu, dünya spor tarihine nasıl geçtiğini bilmeden kurtarmaya çalıştılar. Ama Long son nefesini verdi Çizme’nin hemen altında.
Yıllar sonra, 2009’da, Berlin’deki Dünya Atletizm Şampiyonası sırasında aynı stadyumda artık hayatta olmayan Owens ve Long’un aileleleri buluştu ve eski dostları andı; Naziler’e meydan okuyan adamları.
DORANDO PIETRI
24 Temmuz 1908… Londra Olimpiyatları’nda maraton günü. Oyunlar başladığı günden beri İngilizler ile Amerikalılar didişiyordu. Maraton için stada teşrif edecek olan Kraliçe Alexandra’nın oturacağı Kraliyet Locası’nın önünde yarışı bitirebilmek adına koşu 195 metre uzatılacaktı. Sonrasında bu mesafe resmileşecek ve maraton yarışları 42 kilometre 195 metre koşulacaktı.
Aslında yarışın 42 kilometrelik bölümünün hikayesi pek de öyle heyecan verici ve dramatik değildi. İlk 8-9 kilometreyi İskoç Thomas Jack önde geçti. Ardından yine Britanyalı sporcular bayrağı devraldı. Fred Lord ve Jack Price öne yerleşti. Lord, 16. kilometre itibarıyla yorulup geriye düştü. Price’ın arkasına Güney Afrikalı Charles Hefferon ve Dorando Pietri yerleşti. Price’ın yorulması ve Hefferon’un kendisine ikram edilen bir kadeh şampanyayı içmesi Pietri’ye yaradı. Hefferon, karın ağrısı ve mide kramplarıyla geriye düştü.
YORGUNLUKTAN YIĞILDI
Pietri, stada yaklaşırken 3 Amerikalı atlet de ona yaklaşıyordu. İtalyan atletin sırtına, stada yaklaştıkça seyirciler destek şaplakları atıyordu. Stadyuma Pietri ve Hefferon’un önde olduğu haberi gelince sevinç naraları atıldı. Amerikalılar kazanmayacaktı ya, önemli olan buydu.
Pietri en ön sırada stadyuma girdiğinde alkış tufanı koptu. Ne var ki bir gariplik vardı ortada. Yorgunluktan yalpalamaya başlayan Pietri acaba 195 metreyi koşabilecek miydi? Koşabilse bile nereye gideceğinin farkında değildi Pietri. Modena yakınındaki Carpi kasabasından gelen bu küçük İtalyan’a hakemler doğru yolu gösterdiler.
Fakat bu yardıma rağmen sadece birkaç metre gidebilen Pietri yere yığıldı. Seyircinin sempatisini kazanmıştı İtalyan. Bir kısım seyirci, hakemlerin onu kaldırmasını istiyor, bağırarak uyarılar yağdırıyorlardı. Ne var ki kuralları bilenler, bunun diskalifiye anlamına geleceğini biliyorlar, diğerlerini susturmaya çalışıyorlardı. Resmi raporda yazılanlar ise hangi tarafın kazandığı net şekilde açıklıyordu, “Kraliçe’nin önünde ölmesine izin veremezdik”.
Hakemler ve doktorların omuz atmasıyla Pietri ayağa kaldırıldı. Ancak iki metrede bir yeniden yere düşüyordu.
DİSKALİFİYE EDİLDİ
Bu sırada İngilizler’i dehşete düşüren başka bir şey oldu. Stadyuma, Hefferon değil Amerikalı John Hayes girdi. İngilizler buna dayanamazdı. Ev sahibi ülkeden yarış direktörü Jack Andrew, Pietri’yi kucağında taşıyarak finişe getirdi. Hayes kendi çabasıyla finişe geldi. Amerikalılar doğal olarak itiraz ettiler. Ve yine doğal olarak sedyeyle hastaneye kaldırılan Pietri diskalifiye edildi.
Bir gün sonra kendine gelen Pietri’ye Kraliyet ailesi bir ödül verdi. Ama İtalyan, hakemleri suçluyordu, “Beni bıraksalar finişe kendim gidebilirdim.”
Pietri ve Hayes o kadar popüler oldular ki, birlikte maratonlara davet edildiler. İşin ilginç yanı, kazanan hep İtalyan oldu. Pietri, bu koşulardan elde ettiği serveti kardeşi yüzünden kaybedince taksi şoförlüğüne başladı ve 56 yaşında hayatını kaybetti. İngiltere ve ABD’de Pietri ile ilgili şarkılar yazıldı, söylendi. 1908 maratonunu kaybeden adam o koşudan hatırlanan tek isim hala.